29 Aralık 2010 Çarşamba
KAHVALTI İÇİN DEĞİŞİK BİR MENÜ
Aynı kahvaltı bulamacı, aynı sebze çorbaları, muhallebiler...
Güneş'in birkaç gün kahvaltısını yemekte isteksiz olduğunu farkettiğimde, her şeyi karıştırıp bulamaç yapmaktan vazgeçtim. Menüyü şöyle değiştirdim: Tereyağında lor peynirli yumurta sarısı, tahin-pekmezli ekmek, anne sütüyle ezilmiş ceviz ve bisküvi ve mandalina suyu. Krallara layık bir sofra oldu. :)
Aynı biz büyük insanların yediği gibi, bir lokma ondan bir lokma diğerinden yedirdiğimde çok keyifle kahvaltısını bitirdi.
Bazen fındık, muz, elma püresi, ıhlamur gibi şeyler ekleyerek çeşit yaratmaya çalışıyorum. Değişik şeyler bulmak ne de zor işmiş.
Bizimle birlikte sucuklu yumurta, tulum peyniri, ev salçası yiyebileceği günlerin gelmesini dört gözle bekliyorum. :)
28 Aralık 2010 Salı
UYKU DÜZENİ NASIL OLUŞTURULUR?
Geceleri de ilk uykusunu 4 saat uyur sonra 3 saatte bir emmek için seslenirdi. Uykusunda emzirip tekrar yatırırdım.
Düzenimiz böyle sürüp giderken bir gece 2 saatte bir, hatta bazen her saat başı uyanmaya ve ağlamaya başladı. O zamana kadar gece uyanmalarında bir sorun görmediğim için bir araştırma yapma gereği duymamıştım. O gün araştırmalarımda Tracy Hogg ile tanıştım.
Bir çoğunuz bu ismi duymuş hatta onun "yatır-kaldır yöntemini" öğrenmiş olabilirsiniz. Bu yüzden çok detaylı olarak yöntemi değil, kendi uygulama şeklimizi anlatacağım.
Bebekler gece, acıktıkları için değil, uykuları hafiflediğinde tekrar dalabilmek için emmek isterler. Bir süre sonra da bu durumu alışkanlık haline getirirler. Her gece aynı saatte uyanıp emen bebek için bu durum uykunun bir parçası olarak görülür ve her gece aynı şeyi ister.
Tabi acıkıp da uyanmaları da sözkonusudur. Eğer farklı saatlerde uyanıyorsa gerçekten acıkmış demektir.
Şimdi gelelim her gece 2-3 saatte bir uyanarak bizi uykuya hasret bırakan bebeğimizi nasıl düzene sokacağımıza.
Saat 20:00'de muhallebi yedirdim. Sonrasında altını değiştirdim, pijamalarını giydirdim, emzirdim, kucağıma alıp hafifçe şarkı söyleyerek sallandım, gazını çıkarır çıkarmaz yatırdım. Uyudu. 20:30 gibiydi.
23:00'de uykusunda emzirdim.
Her gece 02:00 ve 05:00 saatlerinde kalkan Güneş o gece önce 03:00'te uyandı. Yatır-kaldır yöntemini uyguladım. 20 dakika kadar ağladıktan sonra uyudu. 05:00'te kalktı, bu sefer 15 dakikada tekrar uykuya geçti.
Ertesi gün aynı yöntemle sadece 05:00'te, bir sonraki gün ise sabah kalktı.
3 gün yatır-kaldır yöntemini uygulamak sabaha kadar uyumasını sağlamış oldu.
Zaman zaman yine uykusunun bozulduğu, ağlayarak uyandığı oluyor. Ama yaklaşık 4 aydır gece 23:00 ile 06:00 arası Güneş'i hiç emzirmedim. Artık yatır-kaldır yapmama da gerek kalmıyor. Yanına gidip elimi karnına koyduğumda sakinleşip bir süre sonra uykuya dalıyor.
Kesintisiz 6 saatlik uykuya hasret annelere şiddetle öneririm. Sağolsun Tracy :)
17 Aralık 2010 Cuma
DİŞİM ÇIKTI!
Son 10 gün ishal şeklinde kaka yapması dışında net bir belirtisi olmadı. Hiç salyası akmadı, öyle her şeyi tutup tutup ağzına götürerek dişini kaşımaya da uğraşmadı.
Son 2 gece birkaç kez uyandı ve iştahı çok azaldı. 1 gün neredeyse hiçbir şey yemedi.
Ve sonunda bir sabah ilk dişi patlayıverdi. İlk anneannesi gördü :)
O haftasonu diş buğdayı yapmaya karar verdim. Çok büyük olmayan, güzel, minik bir kutlama. Anneanne ve dede, Başak teyzesi ve Ersoy, Aslı ve Çiğdem teyzeleri, Hüsniye ninesi ve Birgül yengesi davetlimizdi.
Menümüz şöyle:
Süslü kurabiye; önceki gece kurabiyeleri pişirdim. Kendi ellerimle süsledim. Pek profesyonel bir çalışma olmadı; ama çok cicilerdi.
Patates ve peynirli börek
Çiğdem'den mozaik pasta ve börülce salatası; ısrarlarımıza rağmen mozaik pastanın tarifini alamadık.
Hüsniye ninesinden poğaça
Diş buğdayı; uydurduğumuz tarif şöyle:
10 kişi için, 2,5 bardak buğdayı bir gece önceden ılık su ile ıslattık. Ertesi gün yumuşayıncaya kadar pişirdik. Pişmesine 10 dakika kala içine 1 su bardağı şeker koyduk, sonrasında süzdük. Buğdayların içine kuru dut, bolca tanelenmiş nar, yaban mersini, dövülmüş fındık ve tarçın koyduk.
Açıkcası ben diş buğdayının güzel olacağını düşünmüyordum. Adet yerini bulsun diye yapmaya heveslenmiştim. Ancak bu tarif ile çok lezzetli oldu.
10 kişi için fazlaydı; konuklarımıza evlerine götürmeleri için tabak hazırladık ve daha birkaç porsiyon da bize kaldı.
Yedik, içtik, söyleştik, bolca güldük, Güneş'i kucaktan kucağa gezdirdik. Sonrasında sıra Güneş'in mesleğini belirlemeye geldi.
Yere beyaz bir örtünün üstüne çok çeşitli nesneler koyduk. Evin muhtelif yerlerini gezip, bulduklarımızı yerleştirdik. Biraz yönlendirici olduğumuz aşikar. Polis, asker falan olmasın diye telsiz koymadık, babasının ısrarlarına rağmen, tellak olmasın diye banyo lifi de :)
Benim akıllı oğlum uzanıp da bir şeyi seçeceğine, örtüyü tutarak her şeyi kendine doğru çekti :)
Önce bir top aldı eline, alkış kıyamet. "Futbolcu mu olacak ne?" derken hemen arkasından arabayı aldı. Sonrasında da kepçe. Sanırım kepçeyi seçmesine en çok ben sevindim. Şöyle bir şef aşçı olmasını ne çok isterim.
Özetledik, dedik ki; iyi yemekten ve arabalardan keyif alan bir topçu olacak. Bir barbi bebek koysaydık bu gidişle onu da seçecekti sanırım :)
Ben bu seçimleri pek beğendim. Daha ne isteyeyim ki?
AY AY GELİŞİM
3 aylıkken dedesi için "rakının yanında meze" idi. Bu söylemde de yazın mı etkisi var, tartışılır :)
Aynada kendi ile tanıştı, çok hoşuna gitti. Yakışıklı olduğunu düşünüyor sanırım. Kendine bakıp çapkın gülücükler atıyor.
3,5 aylık; sesli kahkahalar atmaya başladı. Çok çok tatlı.
4 aya geldiğimizde Güneş artık sırtüstü yatarken yanlara dönebiliyor. Biz yemek yerken ağzımıza bakıp yemek yermiş gibi yapıyor. Biz de haliyle dayanamayıp ufak ufak bazı şeyleri tattırmaya başladık: Karpuz, kayısı, kavun, yoğurt, üzüm...
4,5 aylıkken, Temmuz ayının son gününde denize girdi. Altınoluk'un denizi alışkın olmayan yetişkinlere bile soğuk geldiğinden, bir hayli üşüdü ve pek sevmiş gibi davranmadı yavrucak.
5 aylıkken, yüzüstü dönebiliyor, kolunu altından kurtarabiliyordu.
6. ayda meyve püresi ve yoğurt ile ek gıdaya başladık. İlk olarak elma ve armut verdik. Tırtıl gibi sürünmeye benzer bir hareket yapıyor.
Bu arada ilk üniversite ziyaretini yaptı ve ilk kez bir konser dinledi :) Annesiyle babasının tanışmasına vesile olan koronun konserinde ailesini sahnede izleme fırsatı buldu. Çok beğenmiş olmalı ki, 3. parçada rüyalı alemlere dalış yaptı :)
Sebze çorbasına başladık; öncelikle patates, havuç ve kabak ile. Sonrasında her hafta yeni bir şey ekledik; maydanoz, bezelye, taze fasulye, babasının pek haz etmediği enginar, ıspanak, kırmızı mercimek.. Akşamları da muhallebi yemeye başladı. Ona da bisküvi, pekmez, muz gibi şeyler ekledik zamanla.
Desteksiz oturabilmeye ve konuşmaya başladı :) "dedede" ve emmek istediğinde de "memmemmem" diyor.
7. ayda ek gıdalarına kahvaltı da eklendi. Öncelikle bebe bisküvisi ile başlayarak sonrasında içine lor peyniri, yumurta sarısı, tereyağı ekledik. Şimdi peynirli omlet bile yiyor.
Komik bir bebek olduğunu daha önce yazmamıştım. Bu kadar gülen bir bebek daha görmedim şimdiye kadar. Gülmesi dışında çok güzel numaraları da var: Kafasına pat pat vurarak, biz her seferinde bir şey olacağını sanıp, korksak da, baş baş yapıyor. Şarkı söylediğimizde kollarını aşağı, yukarı oynatıyor, kafasını iki yana sallayarak dans ediyor. Bazen bunların hepsini birbirine karıştırıp daha da bir komik oluyor.
8. ayını doldurduğunda ilk dişi çıktı. Çok sancılı ve zor bir dönem olmadı, kolayca atlattık.
Gıdalarını çeşitlendirdik; nohut, kuru börülce gibi basit olanların yanısıra ekşili köfte, kaburga eti ve kabak tatlısı gibi gurmelere layık olanları da eksik etmedik.
Şimdi Güneş tam 9 aylık. Hergün yeni bir numara öğreniyor. Bugün ben dörde kadar sayarken o da bacaklarını indirip kaldırarak spor yapıyordu. Evin kapısını açtığımızda çılgın çığlıklar atıyor, alkışlıyor, tel sarar yapıyor.
9 ayın özeti böyle. Devamı anbean gelecek.
1 Aralık 2010 Çarşamba
BU BLOĞUN HİKAYESİ
2009 yılının son gecesi, yılbaşı. Hayatımda ilk defa hamile bir şekilde yılbaşı kutluyorum. İstanbul dışında yaşayan ailem ile birlikte ablamların evindeyiz.
Ama bu yılbaşı benim bi'tanecik ablam bana çok güzel bir hediye yapmış; bu bloğu.
Masada otururken bilgisayarı getirip, önümde açtığında çok şaşırdım. Ve blogdaki ilk yazıyı okumaya başladığımda, gözümden de yaşlar akmaya başladı. Aslında pek sulugöz olduğum söylenemez, hamileliktendi herhalde :)
Bebeğim doğduğunda bloğa yazmaya karar verdim ancak hiç de planladığım gibi olmadı.
Şimdi üstünden tam 11 ay geçmişken açılışı yapıyorum. Bundan böyle Güneş'imin gelişimini, yaptıklarını, yediği, yemediğini, oyunlarını, cilvelerini, huysuzluklarını, kahkahalarını buraya yazacağım.
Açılışımız hayırlı olsun :))